Hilafet Devleti, en hayırlı ümmete ve alemlere rahmet içindir. {الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ دِينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا }  { وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا }


Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 83: İstinaf mahkemeleri yoktur ve temyiz mahkemeleri de yoktur. Dolayısıyla kesinlik bakımından kadâ, davada tek derecedir. Böylece kâdı bir hüküm verdiğinde o hükmü uygulanır ve bağlayıcı olur. Verdiği hükmün, İslam dışı olması veya kitapta, sünnette yada sahabenin icmaındaki katî bir nassa aykırı hüküm olması veya vakıanın hakikatine ters hüküm verdiğinin açığa çıkması haricinde hüküm başka bir kâdının hükmü ile kesinlikle bozulmaz.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 84: Muhtesib, hadler ve cinayetler dahil olmamak şartıyla, haklarında davacı bulunmayan kamu hukukuna ait bütün davalara bakan kâdıdır.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 85: Muhtesib, herhangi bir yerde öğrendiği suç hakkında, kadâ meclisi gerekmeksizin derhal hüküm verme salahiyetine sahiptir. Emirlerini infaz etmek üzere emrine belirli bir miktar polis verilir ve hükmü hemen yerine getirilir.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 86: Muhtesibin kendine, muhtesiblik şartları taşıyan naipler seçme ve onları muhtelif yerlere gönderme hakkı vardır. Bu naipler, tayin edildikleri mahallerde ve bölgelerde kendilerine bırakılan davalarda hisbe görevini yapma salahiyetine sahiptirler.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde-87: Mezâlim kâdısı; devlet tebaasından olsun yada olmasın, devlet otoritesi altında yaşayan herhangi bir kimseye karşı devletten kaynaklanan her tür zulmü –ki bu zulüm ister bizzat halife tarafından isterse halifenin altındaki yöneticiler ve memurlar tarafından yapılsınkaldırmak için nasbedilen kâdıdır.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 88: Mezâlim kâdısı, halife veya kâdı’l kudâ tarafından tayin edilir. Fakat onun muhasebesi, tedip edilmesi ve azledilmesi halife yada halife kendisine salahiyet vermişse kâdı’l kudâ tarafından olur. Ancak halife veya tefvîz muavini veya kâdı’l kudâ aleyhine bir mezâlim davasına bakarken azledilmesi sahih değildir. Böyle durumlarda onu azletme salahiyeti mezâlim mahkemesinindir.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 89: Mezâlim kâdısı, bir veya daha fazla kişi ile sınırlandırılmaz. Devlet başkanı, zulümleri ortadan kaldırmak için ihtiyacına göre sayıları ne kadar olursa olsun, mezâlim kâdısı tayin eder. Ancak bir davaya bakılırken hüküm verme salahiyeti yalnızca bir kâdıya aittir, daha fazlasına değil. Duruşma esnasında, hükme yetkili kâdının yanında başka mezâlim kâdılarının bulunması caizdir. Fakat istişareden başka salahiyetleri yoktur ve hüküm veren kâdının onların görüşleri ile hareket etmesi mecburi değildir.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 90: Mezâlim Mahkemesi, halifeyi azletme hakkına sahip olduğu gibi, devletteki herhangi bir yöneticiyi veya memuru azletme hakkına da sahiptir. Bu ise zulmün ortadan kaldırılması için bu azlin gerekli olması durumundadır.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 91: Mezâlim Mahkemesi, ister devlet teşkilatındaki şahıslarla ilgili olsun, ister halifenin şer’i hükümlere muhalefeti ile ilgili olsun, ister devlet başkanının benimsediği anayasa, kanun ve sair şer’i hükümlerin nasslarının anlaşılması ile ilgili olsun, ister herhangi bir vergi istemi ile ilgili olsun isterse bunlardan başka bir şey olsun her çeşit zulüm davasına bakar.

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 92: Mezâlim yargılamasında, Kadâ Meclisi şart olmadığı gibi davalının çağırılması ve bir davacının olması da şart değildir. Hiç kimse davacı olmasa bile Mezâlim Mahkemesi zulüm davalarına bakma hakkına sahiptir.

Alt Kategoriler

في هذا القِسم بيان تفصيلي لنشأة دولة الإسلام، دولة الخلافة - الدولة الإسلامية-، طريقة وتأصيلا، وكيف هدمت، وكيف العمل على استئنافها... مبشرين بوعد الله سبحانه وتعالى بالاستخلاف:وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَىٰ لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا ۚ يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا ۚ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَوبشرى رسول اللهبعودتها كما بدأت " ثم تكون خلافة على مناهج نبوة"... فيمكّن الله الدين بدولة الخلافة، ويحفظ حرمات الاسلام والمسلمين، ويبدلننا بعد الخوف والجور أمنا، فيخرج الناس من عبادة العباد إلى عباردة رب العباد، ومن جور الرأسمالية - ومسمياتها الديمقراطية والحريات والمدنية الخ- إلى عدل الإسلام،ومن ضيق الدنيا إلى سعة الدنيا والآخرة، فيدخل الناس في دين الله أفواجا، برحمة الله العزيز الرحيم.