Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 51: Tenfîz muavininin, tefvîz muavini gibi halife ile doğrudan bağlantısı olmalıdır. Tenfîz muavini, muavin sayılır fakat onun muavinliği yönetimde değil tenfîzdedir.

 Halife; yönetim, tenfîz ve insanların işlerini gütmek ile kaim olan yöneticidir. Yönetim, tenfîz ve gütme ile kaim olmak ise idarî işler gerektirir ki bu, hilafetin sorumluluklarını yerine getirmede ihtiyaç duyulan işlerin idaresi için halife ile birlikte olacak özel bir cihaz oluşturulmasına bağlıdır. Bu da yönetim işlerini değil, idarî işleri yerine getirmek üzere tenfîz için halifenin tayin edeceği bir muavin çıkarmaya bağlıdır ki onun görevi, yönetimde değil, idarede halifeye yardımcılık etmektir. Dolayısıyla onun, -tefvîz muavini gibi- yönetim işlerinden herhangi bir iş ile kaim olmaya hakkı yoktur. Ne bir vali ne de bir âmil tayin edebilir. İnsanların işlerini yürütemez. Onun görevi ancak yönetim işlerinin infazı açısından idarîdir ve halifeden kaynaklanan veya tefvîz muavininden kaynaklanan idarî işlere yöneliktir. Bundan ötürü ona tenfîz muavini denilir. Fakihler onu, [ وزير“vezir” kelimesinin lügatte [مُعِينyardımcı” kelimesine atfedilmesi esasına dayalı olarak [معاون تنفيذ“tenfîz muavini” anlamında [ وزير تنفيذ“tenfîz veziri” diye adlandırıyor ve şöyle tanımlıyorlardı: Bu vezir; halife ile raiyye ve valiler arasında, emrettiklerini ileten, yayınladıklarını infaz eden, hükmettiklerini yaptıran, valilerin tayin edildiğini, ordunun ve sınır muhafızlarının techiz edildiğini duyuran, onlardan gelenleri ve emrettiği şekilde hareket edilmesi için ortaya çıkan ciddi derecede önemli tüm yeni hadiseleri halifeye arzeden bir vasıtadır. O, işlerin infazında yardımcıdır, işlerin başına velâyet ile geçmez ve tayin de edilmez. Günümüzdeki devlet başkanlarının sekreterya başkanlarına benzemektedir.