Yazdır
Kategori: Tefviz Muavini

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 47: Tefvîz muavini bir işi icra eder ve halife de bu işi tasdik ederse halifenin tasdik ettiği şekilde, eksiksiz ve fazlasız infaz etmelidir. Halife, muavine yaptırdığı işte karşı gelirse bakılır: Eğer itiraz, muavinin usulü veçhiyle yerine getirdiği bir hükümle veya yerine koyduğu bir malla ilgili ise muavinin icrası infaz edilir. Zira aslında bu icra, halifenin bir görüşüdür. Nitekim halife, infaz edilen hükümlerden ve infak edilen mallardan geri dönemez. Eğer muavinin yaptığı iş, bunlar dışında olup bir vali tayin etmek veya bir ordu teçhiz etmek gibi bir iş olursa, halife muavine itiraz edebilir. Bu durumda halifenin görüşü infaz edilir ve muavinin icra ettiği iş ilga edilir. Çünkü halife kendi yaptığı bir fiilden dönme hakkına sahip olduğu gibi, muavininin yaptığı bir fiilden de dönebilir.

Bu madde, tefvîz muavininin işlerini yerine getirme ve halifenin de muavinin işlerini gözden geçirme keyfiyetine dair bir tanımlamadır ve bu, halifenin vazgeçmesinin caiz olduğu işler ile vazgeçmesinin caiz olmadığı işlerden alınmıştır. Çünkü tefvîz muavininin işine halifenin işi olarak itibar edilir. Bunun beyanı ise naib kılındığı ve halifenin onayladığı hususlarda, bizzat yönetmesi ve yönetici tayin etmesi -halife için caiz olduğu gibi- tefvîz muavini için de caizdir. Çünkü üzerindeki yönetim şartları muteberdir. Mezâlime bakması ve bu hususta niyabet vermesi caizdir. Çünkü üzerindeki mezâlim şartları muteberdir. Cihadı bizzat üstlenmesi ve üstelenecek olanları tayin etmesi de caizdir. Çünkü üzerindeki harp şartları muteberdir. Planladığı işlerin infazını doğrudan gerçekleştirmesi ve infazı için niyabet vermesi de caizdir. Çünkü üzerindeki görüş ve planlama şartları muteberdir. Ancak bu demek değildir ki halifeye mütalaasını sunduğu ve o da bunu onayladığı sürece tefviz muavinin yaptığı işin halife tarafından ilga edilmesi sahih değildir. Bilakis mükellef kıldığı işlerde halifenin salahiyetlerine yalnızca halifeye niyabeten sahip olduğu ve ondan bağımsız olmadığı anlamına gelir. Dolayısıyla halifenin, yaptırdıklarını reddederek ve yaptığı işleri ilga ederek muavine itiraz etmesi caizdir. Velakin muavinin yaptığı işlerden halifenin vazgeçmesi caiz olanlar, bizatihi vazgeçebileceği işler ile sınırlıdır. Eğer muavin bir hükmü usulünce infaz eder veya bir malı hakkınca yerine koyar da halife gelip infazdan sonra bu hususta muavine itiraz ederse, itirazının bir kıymeti olmaz, bilakis muavinin işi infaz edilir, halifenin görüşü ve itirazı reddedilir. Çünkü o aslında kendi görüşüdür. İşte böylesi durumlarda halifenin o husustaki görüşünden vazgeçmesi veya infazı tamamlanmış hususları ilga etmesi sahih olmaz. Dolayısıyla muavininin o husustaki işini ilga etmesi de sahih olmaz. Fakat muavin, bir vali veya görevli veya ordu komutanı veya başka bir tayinde bulunursa veya iktisadî bir siyaset koyarsa veya askerî bir planlama veya sınaî bir proje hazırlarsa veya bunlara benzer işler yaparsa, halifenin bunları ilga etmesi caizdir. Çünkü bunlara halifenin görüşü ve onayı olarak itibar edilse dahi, bizzat kendisi yapması halinde de bunlardan vazgeçmesi caizdir. Dolayısıyla naibinin böylesi işlerini ilga etmesi de caizdir. İşte bu durumlarda muavinin işlerinin ilga edilmesi caizdir. Burada kaide şudur:

]كل ما جاز للخليفة أن يستدركه من فعل نفسه جاز له أن يستدركه من فعل معاونه، وكل ما لم يجز للخليفة أن يستدركه من فعل نفسه لا يجوز له أن يستدركه من فعل معاونه[

 “Halifenin kendi fiilinden düzeltmesi caiz olanları, muavininin fiilinden de düzeltmesi caizdir. Halifenin kendi fiilinden düzeltmesi caiz olmayanları, muavininin fiilinden de düzeltmesi caiz olmaz.”