Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 120: Evlilik hayatı huzur hayatıdır. Zevc (bey) ile zevcenin (hanımın) yaşamı, dostluk yaşamıdır. Zevcin zevce üzerindeki kıvameti, riayet (gözetim) kıvametidir, yönetim kıvameti değildir. Zevce itaat, zevce üzerine farzdır. Yaşadığı çevreye göre maruf bir şekilde zevcesinin nafakası zevce farzdır.   

Bu maddenin delili; Allahuteala’nın şu kavli:

{ هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا}

“Sizi tek bir nefisten yaratan, bundan da onunla sükunet bulsun diye eşini kılan odur.” [el-Arâf 189] Şu kavli:

{وَمِنْ آَيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً}

“Nefislerinizden sizin için, kendileriyle sükunet bulasınız diye eşler yaratıp aranızda merhamet ve sevgi kılmış olması onun ayetlerindendir.” [er-Rûm 21] Sükunet, mutmainliktir. Şu kavli:

{وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ}

“Onların da erkeğin hakları gibi belli hakları vardır.” [el-Bakara 228] İbn-u Abbas şöyle dedi: “Allah’ın üzerlerine vacip kıldığı konularda kocaların kadınlar üzerinde itaat hakkı olduğu gibi kadınların da güzel arkadaşlık ve muaşeret hakkı vardır.” [Kurtubî Tefsir’de zikretti] Ve şu kavlidir:

{وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ}

“Onlarla maruf ile geçinin.” [en-Nisâ 19]

 [العشرة]

“el-uşret”, karışmak ve kaynaşmaktır. Keza Cabir’den Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in veda haccındaki hutbesinde şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

«فَاتَّقُوا اللَّهَ فِي النِّسَاءِ فَإِنَّكُمْ أَخَذْتُمُوهُنَّ بِأَمَانِ اللَّهِ وَاسْـتَحْلَلْـتُمْ فُرُوجَهُنَّ بِكَلِمَةِ اللَّهِ»

“Kadınlar hakkında Allah'tan ittika edin. Siz, onları Allah'ın emanetiyle aldınız, Allah'ın kelimesiyle onların ırzlarını helal edindiniz.” [Müslim tahric etti] Aleyhi’s Salâtu ve’s Selam’dan şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

«خَـيْرُكُمْ خَـيْرُكُمْ لأَهْلِهِ وَأَنَا خَـيْرُكُمْ لأَهْلِي»

"Sizin en hayırlınız, ehline karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de ehlime karşı sizin en hayırlınızım." [Hasen sahih garip diyen et-Tirmizi, Aişe RadiyAllahu Anhâ kanalıyla, İbn-u Hibban ve sahihleyen el-Hakim tahric etti] Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm şöyle buyurmuştur:

«وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ»

“Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en hayırlı olanınızdır.” [et-Tirmizi, Ebî Hurayra kanalıyla tahric etti ve hasen sahih dedi] Nitekim Aleyhi’s Salâtu ve’s Selam, hüsnü muaşerette bulunur, ehliyle şakalaşır, onları taltif eder, hanımlarıyla gülüşür, yatsı salâhını kıldığında evine girer, uykudan önce ehliyle kısa gece sohbeti eder ve onları bununla eğlendirirdi. İşte bu delillerin hepsi, hem evlilik hayatının huzur hayatı olduğuna hem de kocanın bu evlilik hayatını huzurlu bir hayata çevirecek şeyleri yapması gerektiğine delalet etmektedir. Nitekim İbn-u Abbas’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Onun benim için süslendiği gibi ben de hanımın için süslenirim. Benim onun üzerindeki her hakkımın tertemiz olmasını, onun da benim üzerimde olan hakkını vacip görmesini isterim. Çünkü Allahuteala şöyle buyurmuştur:

{ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ}

“Onların da erkeğin hakları gibi belli hakları vardır.” [el-Bakara 228][Kurtubi Tefisir’de zikretti] Her ne kadar Allahuteala şöyle buyurarak, 

{الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ}

“Erkekler kadınlar üzerinde kavvamedirler.” [en-Nisâ 34] Evdeki kavvameyi erkeğe ait kılsa da bu kavvame, riayet (gözetim) kavvamesidir. Yoksa yönetim ve sulta kavvameti değildir. Kamus-ul Muhît’te şöyle denmiştir: “Kadın işi düzeltti, mutedil hale getirdi. Erkek kadının sırtını giydirdi, karnını doyurdu.” Bu da erkeğin kadın üzerine kavvame olmasının lügat manasının, kadına harcama yapmak ve kadının ihtiyaçlarını gidermek olduğunu göstermektir. Dolayısıyla bu lügat anlamı, ayetin de manasıdır. Zira bunun dışında şer-i manası varit olmamıştır. Dolayısıyla

"قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ"

“kadınlar üzerinde kavvamedirler” ifadesinin manası budur. Dolayısıyla da erkeğin kadın üzerindeki kavvamesinin, onun işlerini görmek ve onunla olan muaşeretinin arkadaşlık muaşereti şeklinde olması kaçınılmazdır. Nitekim Allah, bunu böyle vasıflamıştır. Zira şöyle buyurmuştur:

{ وَصَاحِبَتِهِ}

 “arkadaşı” [Abese 36]  Yani eşi demektir. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem, evinde eşleri için bir arkadaştı. Onlar üzerinde zorba bir emir değildi. Eşlerine danışır ve onlarla tartışırdı. Nitekim Ömer İbn-ul Hattab’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"وَاللَّهِ إِنْ كُـنَّا فِي الْجَاهِلِيَّةِ مَا نَعُدُّ لِلنِّسَاءِ أَمْرًا حَـتَّى أَنْزَلَ اللَّهُ فِيهِنَّ مَا أَنْزَلَ وَقَسَمَ لَهُنَّ مَا قَسَمَ، قَالَ: فَبَـيْـنَا أَنَا فِي أَمْرٍ أَتَأَمَّرُهُ إِذْ قَالَتِ امْرَأَتِي: لَوْ صَنَعْتَ كَذَا وَكَذَا، قَالَ: فَقُلْتُ لَهَا: مَا لَكِ وَلِمَا هَا هُنَا؟ وَفِيمَ تَكَلُّفُكِ فِي أَمْرٍ أُرِيدُهُ؟ فَقَالَتْ لِي: عَجَـبًا لَكَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ، مَا تُرِيدُ أَنْ تُرَاجَعَ أَنْتَ وَإِنَّ ابْـنَـتَكَ لَـتُرَاجِعُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم حَتَّى يَظَلَّ يَوْمَهُ غَضْـبَانَ، فَقَامَ عُمَرُ فَأَخَذَ رِدَاءَهُ مَكَانَهُ حَـتَّى دَخَلَ عَلَى حَفْصَةَ، فَقَالَ لَهَا: يَا بُـنَـيَّةُ، إِنَّكِ لَـتُرَاجِعِينَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم حَـتَّى يَظَلَّ يَوْمَهُ غَضْـبَانَ؟ فَقَالَتْ حَفْصَةُ: وَاللَّهِ إِنَّا لَـنُرَاجِعُهُ، فَقُلْتُ: تَعْلَمِينَ أَنِّي أُحَذِّرُكِ عُقُوبَةَ اللَّهِ وَغَضَبَ رَسُولِهِ"

“Vallahi biz, Allah kadınlar hakkında indireceğini indirene ve onlara taksim edeceğini taksim edene kadar cahiliyede onları bir şeyden saymazdık. Ben bir hususta istişare ederken o vakit hanımım bana dedi ki: “Keşke şöyle şöyle yapsaydın.” Ben de ona dedim ki: “Sana ne oluyor? Niçin burası? Benim istediğim bir hususta senin zorun ne?” Bunun üzerine o bana: “Hayret sana Ey İbn-ul Hattab! Sen istişarede bulunmak istemiyorsun halbuki senin kızın Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ile istişarede bulunuyor. Hatta gününe kızgın başlıyor.” Dedim ki: “Ridâmı aldım sonra mekanımdan çıktım. Nihayet Hafsa'nın yanına girdim ve ona dedim ki: “Ey kızcağızım! Sen Resulullah ile istişarede bulunuyorsun da nihayetinde o, gününe kızgın mı başlıyor? Ardından Hafsa dedi ki: “Vallahi biz, onunla istişarede bulunuyoruz.” Ben de dedim ki: “Bil ki, ben seni Allah’ın cezasından ve resulünün gazabından sakındırıyorum ey kızcağızım!” [Muttefikun Aleyh] Enes’ten şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«أَهْدَتْ بَعْضُ أَزْوَاجِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وآله وسلم إِلَى النَّبِيِّ صلى الله عليه وآله وسلم طَعَامًا فِي قَصْعَةٍ، فَضَرَبَتْ عَائِشَةُ الْقَصْعَةَ بِيَدِهَا فَأَلْقَتْ مَا فِيهَا، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وآله وسلم طَعَامٌ بِطَعَامٍ وَإِنَاءٌ بِإِنَاءٍ»

“Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in eşlerinden bazısı, kendisine bir kap içinde yemek hediye ettiler. Bunun üzerine Aişe eliyle kaba vurarak içindekini döktü. Bunun üzerine Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] dedi ki: “Yemeğe karşılık yemek, kaba karşılık kap gerekir.” [et-Tirmizi tahric etti ve hasen sahih dedi] İşte bu hadisler, Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in eşleri üzerindeki kavvamesinin yönetim değil gözetim kavvamesi olduğuna delalet etmektedir. Dolayısıyla onlar da onun yanında onun tebaası değil arkadaşları idiler. Aynı şekilde onlarla olan muaşeretinin arkadaşlık muaşereti olduğuna delalet etmektedir. Allah, kadına kocasına itaat etmesini vacip ve naşizelik yapmasını haram kıldı. Allahuteala şöyle buyurdu:

{ تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا}

“Naşizelik etmelerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin. Sonra yataklarını ayırın, sonra onları dövün. Şayet size itaat ederlerse onların üzerinde bir yol aramayın.” [en-Nisâ 34] Kadının nafakasını ise erkeğe vacip kıldı. Allahuteala, şöyle buyurdu:

{ لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّا آَتَاهُ اللَّهُ}

“İmkanı geniş olan, nafakayı imkanlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da nafakayı Allah’ın kendisine verdiğinden ayırsın.” [Talak 7] Aleyhi’s Salâtu ve’s Selam şöyle buyurdu:

»أَلاَ إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا، فَأَمَّا حَقُّكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ فَلاَ يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ، وَلا يَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ، أَلا وَحَـقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ«

 “Dikkat edin! Muhakkak ki, kadınlarınız üzerinde sizin hakkınız ve sizin üzerinizde de kadınlarınızın hakkı vardır. Kadınlar üzerindeki sizin hakkınız, yataklarınıza ve evlerinize hoşlanmadığınız kişileri almamalarıdır. Dikkat edin! Onların sizin üzerinizdeki hakkı, giyim ve yiyecekleri hususunda onlara iyi ve güzel davranmanızdır.” [et-Tirmizi, İbn-u’l Ahvas kanalıyla babasından tahric etti] Müslim’in Cabir kanalıyla rivayet ettiği hadiste ise şöyle geçmiştir:

»وَلَكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لاَ يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ أَحَدًا تَكْرَهُونَهُ ... وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ«

“Onlar üzerindeki sizin hakkınız yataklarınıza hoşlanmadığınız birisini almamalarıdır… Onların sizin üzerinizdeki hakları rızkları ve giyecekleridir.” (Ebu Sufyan’ın) karısı Hind’in Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’e gelerek şöyle dediği rivayet edildi:

»يَا رَسُولَ اللهِ، إِنَّ أَبَا سُفْيَانَ رَجُلٌ شَحِيحٌ، وَلَيْسَ يُعْطِينِي مَا يَكْفِينِي وَوَلَدِي إِلاَّ مَا أَخَذْتُ مِنْهُ وَهُوَ لا يَعْلَمُ، فَقَالَ: خُذِي مَا يَكْفِيكِ وَوَلَدَكِ بِالْمَعْرُوفِ«

“Ey Allah’ın Resulü! Ebâ Sufyan cimri bir adamdır bana ve çocuğuma yetecek kadar nafaka vermemektedir. Haberi olmadan ondan alabilir miyim? Bunun üzerine dedi ki: Marufa göre sana ve çocuklarına yetecek kadar al.” [Aişe RadiyAllahu Anhâ kanalıyla muttefekun Aleyh] İşte bunlar bu maddenin delilleridir.