Yazdır
Kategori: Ekonomi Sistemi

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 153: Devlet, tabiyetini taşıyan herkes için iş bulmayı garanti eder.

  Bu maddenin delilleri; Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlinin genelliği kapsamına girmesidir:

«الإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ وَمَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ»

"İmam [Halife] bir çobandır ve güttüğünden mesuldür." [el-Buhari, Abdullah İbn-u Ömer kanalıyla tahric etti] İşleri gütmenin en önemlilerinden biri de çalışmaya muktedir olup da iş bulamayan kimselere iş bulmaktır. Keza bu maddenin delili, kendisine infakta bulunmaya muktedir bir yakını olmayan fakir bir kimsenin nafakasının, Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlinden dolayı sadece devlete ait olmasıdır:

«مَنْ تَرَكَ مَالاً فَلِوَرَثَتِهِ، وَمَنْ تَرَكَ كَلاًّ فَإِلَيْنَا»

"Kim bir mal bırakırsa onun varislerine aittir. Kim de kimsesiz birisini bırakırsa (onun bakımı) bize aittir." [Ebi Hurayra kanalıyla muttefekun aleyh] Ebî Hurayra'dan rivayet edilen diğer bir hadiste ise şöyle geçmiştir:

«تَرَكَ مَالاً فَلْيَرِثْهُ عَصَبَتُهُ مَنْ كَانُوا، وَمَنْ تَرَكَ دَيْناً أَوْ ضَيَاعاً فَلْيَأْتِنِي فَأَنَا مَوْلاَهُ»

"Kim bir mal bırakırsa asabesinden kim varsa ona varis olur. Kim de bir borç veya yetim bırakırsa bana getirin. Zira onun mevlası benim." [Muttefekun aleyh/lafız el-Buhari'ye ait] Yani kim yetim sahibi bir halef bırakırsa demektir. Dolayısıyla nafakası devlete vacip olan bir kimseye infakta bulunması için kazanç elde edeceği bir iş bulmak da devlete vaciptir. Zira İbn-u Mâce, Enes İbn-u Malik'ten şu hadisi tahric etmiştir:

 »أَنَّ رَجُلاً مِنْ الأَنْصَارِ جَاءَ إِلَى النَّبِيِّ صلى الله عليه وآله وسلم يَسْأَلُهُ فَقَالَ: لَكَ فِي بَيْتِكَ شَيْءٌ؟ قَالَ: بَلَى، حِلْسٌ نَلْبَسُ بَعْضَهُ وَنَبْسُطُ بَعْضَهُ وَقَدَحٌ نَشْرَبُ فِيهِ الْمَاءَ، قَالَ: ائْتِنِي بِهِمَا، قَالَ: فَأَتَاهُ بِهِمَا، فَأَخَذَهُمَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم بِيَدِهِ ثُمَّ قَالَ: مَنْ يَشْتَرِي هَذَيْنِ؟ فَقَالَ رَجُلٌ: أَنَا آخُذُهُمَا بِدِرْهَمٍ، قَالَ: مَنْ يَزِيدُ عَلَى دِرْهَمٍ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاثًا، قَالَ رَجُلٌ: أَنَا آخُذُهُمَا بِدِرْهَمَيْنِ، فَأَعْطَاهُمَا إِيَّاهُ وَأَخَذَ الدِّرْهَمَيْنِ فَأَعْطَاهُمَا الأَنْصَارِيَّ وَقَالَ: اشْتَرِ بِأَحَدِهِمَا طَعَامًا فَانْبِذْهُ إِلَى أَهْلِكَ، وَاشْتَرِ بِالآخَرِ قَدُومًا فَأْتِنِي بِهِ، فَفَعَلَ، فَأَخَذَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم فَشَدَّ فِيهِ عُودًا بِيَدِهِ وَقَالَ: اذْهَبْ فَاحْتَطِبْ وَلا أَرَاكَ خَمْسَةَ عَشَرَ يَوْمًا، فَجَعَلَ يَحْتَطِبُ وَيَبِيعُ، فَجَاءَ وَقَدْ أَصَابَ عَشْرَةَ دَرَاهِمَ، فَقَالَ اشْتَرِ بِبَعْضِهَا طَعَامًا وَبِبَعْضِهَا ثَوْباً، ثُمَّ قَالَ: هَذَا خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تَجِيءَ وَالْمَسْأَلَةُ نُكْتَةٌ فِي وَجْهِكَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، إِنَّ الْمَسْأَلَةَ لا تَصْلُحُ إِلا لِذِي فَقْرٍ مُدْقِعٍ أَوْ لِذِي غُرْمٍ مُفْظِعٍ أَوْ دَمٍ مُوجِعٍ«

"Ensardan bir adam, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’e gelip ondan bir şey istedi. Buyurdu ki: "Evinde bir şey yok mu?" Dedi ki: "Bilakis var… Yarısını giydiğimiz ve yarısını yere serdiğimiz bir hıls ile su içtiğimiz bir kadeh var." Buyurdu ki: "Onları bana getir!" Onları getirdi. Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] onları eline aldı ve şöyle dedi: "Bunları kim satın alır?"… Bir adam dedi ki: "Ben onları bir dirheme alırım." "Ravi dedi ki: Resulullah iki veya üç defa bir dirhemden fazla verecek kimse yok mu dedi." "Bir adam dedi ki: Ben onları iki dirheme alırım." Onları ona verdi ve ondan iki dirhemi aldı. Bunu da Ensârîye verdi ve şöyle dedi: "Bunun biriyle alışveriş yap ve ailene götür. Diğeri ile de bir keser satın al ve bana getir." Getirdi. Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] eliyle ona bir sap taktı. Sonra şöyle buyurdu: "Şimdi git, odun topla ve onu sat. Seni on beş gün görmeyeyim." Odun toplar ve satar oldu. Sonra çıkageldi, on dirhem kazanmıştı." "Buyurdu ki: "Bir kısmı ile yiyecek al, bir kısmı ile de giyecek al." Ardından şöyle buyurdu: "Bu, senin için kıyamet gününde alnında dilenme lekesi ile gelmenden daha hayırlıdır. Dilenmek, ancak aşırı yoksul veya aşırı borçlu veya elem verici kana bulaşmış bir kimseye   yakışır." Tirmizi ise bu hadisi hasenlemiş ve Enes İbn-u Malik'in lafzı ile muhtasar olarak şöyle tahric etmiştir: "Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], hılsı ve bardağı satışa çıkardı ve şöyle buyurdu: "Bu hıls ile bardağı alacak kimse yok mu?" Bir adam dedi ki: "Onları bir dirheme alırım." Bunun üzerine Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], buyurdu ki:

 »أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم بَاعَ حِلْسًا وَقَدَحًا وَقَالَ: مَنْ يَشْتَرِي هَذَا الْحِلْسَ وَالْقَدَحَ؟ فَقَالَ رَجُلٌ: أَخَذْتُهُمَا بِدِرْهَمٍ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وآله وسلم مَنْ يَزِيدُ عَلَى دِرْهَمٍ؟ مَنْ يَزِيدُ عَلَى دِرْهَمٍ؟ فَأَعْطَاهُ رَجُلٌ دِرْهَمَيْنِ فَبَاعَهُمَا مِنْهُ«

"Bir dirhemden fazla verecek kimse yok mu? Bir dirhemden fazla verecek kimse yok mu?" Bir adam iki dirhem verdi ve o da onları ona sattı." İbn-u Mâce'nin hadisinde ise Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğu varit olmuştur:

 «قَالَ: مَنْ يَزِيدُ عَلَى دِرْهَمٍ مَرَّتَيْنِ؟»

"Buyurdu ki: "Bir dirhemden fazla verecek kimse yok mu?-bunu iki defa söyledi-" Aynı şekilde Tirmizî'nin hadisinde Nabi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğu varit olmuştur:

 «مَنْ يَزِيدُ عَلَى دِرْهَمٍ؟ مَنْ يَزِيدُ عَلَى دِرْهَمٍ؟»

"Bir dirhemden fazla verecek kimse yok mu? Bir dirhemden fazla verecek kimse yok mu?" Yani satış, müzayede yoluyla gerçekleşmiştir.

 Hakeza Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in devlet başkanı vasfıyla sürece el koyması, işsizlere iş bulmak devlete ait demektir.

Bunun da ötesinde fiilen veya hükmen aciz olan kimselerin nafakası Beyt-ul Mâl'a aittir. Fiilen aciz, çalışmaya muktedir olmayan kimsedir. Hükmen aciz, çalışmaya muktedir olup da iş bulamayan kimsedir. Dolayısıyla bu kimse hükmen acizdir ve ona nafaka verilmesi gerekir. Dolayısıyla da hükmen aciz bir kimseye iş temin edilmesi aynen fiilen aciz bir kimseye nafaka temin edilmesi gibi olur. Yine şeriat, istemeyi, yani dilenciliği haram kılmış ve sultandan, yani devletten istemeyi caiz kılmıştır. Zira Semere İbn-u Cendeb'ten varit olduğu üzere Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

 «كَدٌّ يَكُدُّ بِهَا الرَّجُلُ وَجْهَهُ إِلا أَنْ يَسْأَلَ الرَّجُلُ سُلْطَانًا أَوْ فِي أَمْرٍ لا بُدَّ مِنْهُ»

"Kişinin sultandan veya kaçınılmaz bir husus için istemesi dışındaki istemesi yüzsuyunu lekelemektir." [Tirmizî ve en-Nesaî tahric etti ve Tirmizî, hasen sahih olduğunu söyledi. Ahmed, bir benzerini tahric etti ve ez-Zeyn sahihledi] Dolayısıyla bu hadis, sultandan, yani devletten istemenin caiz olduğuna dair bir delildir. Bu da devlet, isteyen kimseye infakta bulunmak veya ona iş bulmakla mükellef demektir.