Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 149: Beyt-ul Mâl’ın daimî gelirleri; feyin (savaşsız elde edilen ganimetlerin) tamamı, cizye, harac, rikâzın (definenin) beşte biri ve zekattır. İhtiyaç olsun ya da olmasın bu mallar devamlı olarak alınır.

Bu maddenin delilleri; gelirlerin içerdiği delillerdir:

Fey: Bunun delili Allahuteala'nın şu kavlidir:

 ]مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ [

"Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından resullerine verdiği ganimetler; Allah, resulü, yakınları, yetimler, miskinler ve yolda kalmışlar içindir." [Haşr 7]

Cizye: Bunun delili Allahuteala'nın şu kavlidir:

 ]حَتَّى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ[

"Küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar." [Et-Tevbe 29]

Harac: Bunun delili, Ebî Ubeyd'in haraci araziler hakkında şöyle dediğinin rivayet edilmesidir: "Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ve ondan sonra gelen halifeler hakkındaki eserlerde arazilerin fethedilmesi hakkında şu üç hükmün geldiğini gördük: Ahalisinin üzerinde Müslüman olduğu arazi. Dolayısıyla o, onların sahip olduğu bir mülktür ve kendilerine öşürden başka bir şey gerekmeyen öşür arazisidir. Belli bir harac karşılığında sulh yoluyla fethedilen arazi. Dolayısıyla onlar, üzerine sulh yaptıkları şeye bağlı olup onları bundan fazlası bağlayıcı değildir. Zorla alınan arazidir ve Müslümanlar onun hakkında ihtilaf etmişlerdir. Kimileri, onun durumunun ganimetin durumu gibi olduğunu, beşte dördünün hassaten onu fethedenler arasında pay edileceğini ve geriye kalan beşte birinin Allahu [Tebarake ve Te'alâ]'nın adına olacağını söylemişlerdir. Kimileri ise onun hükmünün ve onun hakkındaki görüşün imama bırakılacağını, onun ganimet sayılmasını görürse Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Hayber'e yaptığı gibi beşte biri alınıp taksim edileceğini, beşte birinin kendisine ait olacağını, fey sayılmasını görürse beşte birinin alınmayacağını, taksim edilmeyeceğini ve Ömer'in Sevad'a yaptığı gibi hayatta kaldıkları sürece sadece Müslümanların geneline vakfedileceğini söylemişlerdir. İşte bunlar fetih yoluyla fethedilen arazinin hükümleridir." Aynı şekilde Müslümanların Sevad arazisi hakkındaki Ömer [Radiyallahu Anh] ile olan tartışmalarını Ebu Yusuf, el-Harac'ta nakletmiştir.

Rikâzın (definenin) Beşte Biri: Bunun delili, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlidir:

 ]وَفِي الرِّكَازِ الْخُمُسُ[

"Rikâzda (definede) beşte bir vardır."

Zekat: Bunun birçok delili vardır. Allahuteala, şöyle buyurdu:

 ]وَآَتَوُا الزَّكَاةَ[

"Ve zekatı verin." [el-Bakara 43] Ve Aleyhi's Salatu ve's Selam, Muaz'a şöyle demiştir:

 ]فَأَعْلِمْهُمْ أَنَّ اللهَ افْتَرَضَ عَلَيْهِمْ صَدَقَةً فِي أَمْوَالِهِمْ، تُؤْخَذُ مِنْ أَغْنِيَائِهِمْ وَتُرَدُّ عَلَى فُقَرَائِهِمْ[

"Onlara zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere Allah'ın kendilerine mallarında zekatı farz kıldığını bildir."

İşte bunların hepsi, vacibi ifade eden delildir. Dolayısıyla bu malların verilmesi farzdır. Bunun içindir ki ihtiyaç olsun yada olmasın daimi bir şekilde alınır. Çünkü Allah, bunu farz kılmıştır. Farzın ise eda edilmesi gerekir.