Yazdır
Kategori: Tenfiz Muavini

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 49: Halife tenfîz için bir muavin tayin eder. Tenfîz muavininin işi; yönetimden değil idarî işlerdendir. Dairesi de dahilî ve haricî cihetler için halifeden sadır olan hususları infaz eden ve bu cihetlerden gelenleri halifeye ulaştıran bir cihazdır. Aşağıdaki işlerde halifeden aldığını diğerlerine, diğerlerinden aldığını da halifeye ulaştıran, halife ile diğerleri arasında bir vasıtadır:

Tenfîz veziri, halifenin infazda, izlemede ve uygulamada kendisine yardımcı olmak ve halife ile devlet cihazları, raiyye ile dışarı arasında, kendisine bildiren (iletim) ve kendisinden bildiren (geri bildirim) bir vasıta (aracı) olmak üzere tayin ettiği vezirdir. O, işlerin infazında yardımcıdır, işlerin başına velâyet ile geçmez ve tayin de edilmez. İşi ise idarî işlerdendir, yönetimden değildir. Dairesi de halifeden dahili ve harici cihetlere yönelik olarak gidenleri infaz eden ve bu cihetlerden halifeye yönelik olarak gelenleri kendisine ileten bir cihazdır. Dolayısıyla halife ile diğerleri arasında, kendisine bildiren ve kendisinden bildiren bir vasıtadır.

Tenfîz veziri, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ve raşidi halifeler döneminde (الكاتب)“katip” [Sekreter] olarak adlandırılıyordu. Sonra

 [صاحب ديوان الرسائل أو المكاتبات]

“Mesajlar veya Yazışmalar Divanı Sahibi” [Mesajlar veya Yazışmalar Bürosu Müdürü] olarak adlandırılır oldu. Daha sonra [كاتب الإنشاء ] “yazışma katibi” [Özel Kalem Sekreteri] veya [صاحب ديوان الإنشاء ] “Yazışma Divanı Sahibi” [Özel Kalem Dairesi Müdürü] olarak devam etti. Nihayet fakihler nezdinde (وزير تنفيذ)“tenfîz veziri” olarak adlandırıldı. Mezkur dört husustaki işlerine gelince; Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ve raşidi halifeler döneminde sahâbenin gözü önündeki (الكاتب)“katip” ile ilgili delillerin istikrası sonucunda işlerinin şunlar olduğu görülür:

a- Doğrudan raiyyeye yönelik yazılar hakkındaki örnekler:

* Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Necran halkına mektubu: Ebû Ubeyde, el-Emvâl’de Ebî Melîh el-Hezelî’den rivayet etti ki bunun sonu şöyledir:

«شَـهِـدَ بِذَلِكَ عُـثْـمَـانُ بْـنُ عَفَّانَ وَمُعَيْقِيبُ، وَكَتَبَ»

“Buna Osman İbn-u Affân ile Mu’aykıb şahit oldu ve yazdı.” Ebû Yusuf da Kitâb-ul Harâc’da rivayet etti ve Katib’in el-Muğîra İbn-ul Şu’be olduğunu zikretti. Sonra Ebû Yusuf, Ebî Bekir’in onlara mektubunu ve katibin el- Muğîra olduğunu zikretti. Sonra Ömer’in mektubunu ve kâtibin Mu’aykıb olduğunu zikretti. Sonra Osman’ın onlara mektubunu ve kâtibin yardımcısı Humrân olduğunu zikretti. Sonra Ali’nin mektubunu ve kâtibinin Abdullah İbnu Ebî Rafi’ olduğunu zikretti.

* Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Temîm ed-Dârî’ye Mektubu: Ebû Yusuf, el-Harâc’da bunu zikretti ve şöyle dedi:

»قَامَ تَمِيمٌ الدَّارِيُّ وَهُوَ تَمِيمُ بْنُ أَوْسٍ - رَجُلٌ مِنْ لَخْمٍ - فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ لِي جِيرَةً مِنَ الرُّومِ بِفِلَسْطِينَ، لَهُمْ قَرْيَةٌ يُقَالُ لَهَا حِبْرَى، وَأُخْرَى يُقَالُ لَهَا عَيْـنُونُ، وَإِنْ فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكَ الشَّامَ فَهَبْهُمَا لِي، فَقَالَ: هُمَا لَكَ. قَالَ: فَاكْـتُبْ لِي بِذَلِكَ، فَكَتَبَ لَهُ: بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ، هَذَا كِتَابٌ مِنْ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللَّهِ لِِتَمِيمِ بْنِ أَوْسِ الدَّارِيِّ، أَنَّ لَهُ قَرْيَةَ حِبْرَى وَبَيْتَ عَيْـنُونَ قَرْيَتُهَا كُلُّهَا، وَسَهْلُهَا وَجَبَلُهَا وَمَاؤُهَا وَحَرْثُهَا وَأَنْبَاطُهَا وَبَقَرُهَا وَلِعَقِبِهِ مِنْ بَعْدِهِ، لاَ يُحَاقُّهُ فِيهَا أَحَدٌ، وَلاَ يُلْحِدُ عَلَيْهِمْ أَحَدٌ بِظُلْمٍ، فَمَنْ ظَلَمَ وَأَخَذَ مِنْهُمْ شَيْئاً فَإِنَّ عَلَيْهِ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالمَلاَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ. وَكَتَبَ عَلِيٌ«

“Temîm ed-Dârî -ki o, Lehem’den bir adam olan Temîm İbn-u Evs’tir- ayağa kalkarak şöyle dedi: “Yâ Resulullah! Benim Filistin’de Rum komşularım var. Onların, birine Hibra, diğerine Aynûn denilen köyleri var. Allah sana Şam’ın fethini lütfederse, bu ikisini bana verir misin?” Şöyle buyurdu: “O ikisi senindir.” Bunun üzerine dedi ki: “Öyleyse bunu benim için yazdır.” O da şöyle yazdırdı: “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Bu, Allah’ın Resulü Muhammed’den Temîm İbn-u Evs ed-Dârî’ye bir yazıdır. Hibra köyü ile Beyt Aynûn köyü, ovaları, dağları, suları, tarlaları, bitkileri ve sığırları ile, bütünüyle kendisine, kendisinden sonra da nesline aittir. Oralarda kimse hak iddiasında bulunmasın, kimse onlara haksızlık etmeye kalkışmasın. Her kim onlardan bir şeyi alarak haksızlık yaparsa Allah’ın, Meleklerin ve tüm insanların laneti onun üzerine olsun!” Bunu Ali yazdı.” Ebî Bekir de yönetime gelince onlara bir mektup yazdı ki nüshası şöyledir:

»بسم الله الرحمن الرحيم، هذا كتاب من أبي بكر أمين رسول الله صلى الله عليه وآله وسلم الذي استخلف في الأرض، كتبه للداريين، أن لا يفسد عليهم ما بيدهم من قرية حبرى وعينون، فمن كان يسمع ويطيع لله فلا يفسد منهما شيئاً، وليقم عمودي البابين عليهما، وليمنعهما من المفسدين«

“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Bu, yeryüzünde halife kılınan, Resulullah’ın emîni Ebî Bekir’den ed-dârîlere bir yazıdır. Ellerindeki Hibra ve Aynûn köylerinden dolayı kendilerine bozgunculuk yapılmasın! Her kim Allah’ı işitip itaat ediyorsa, o ikisinden hiçbir şeyi ifsat etmesin. Önlerine iki kapı sütun dikilsin ve bozgunculardan men edilsin.”

b- Devletlerarası ilişkiler hakkındaki örnekler:

Hudeybiye Anlaşması: Nitekim el-Buhari’nin el-Misver ve Mervan yoluyla rivayetinde şöyle geçti:

»فَدَعَا النَّبِيُّ صلى الله عليه وآله وسلمالكَاتِبَ... «

“Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] katibi çağırdı…” Ebû Yusuf, Kitâb-ul Harâc’daki rivayetinde şöyle dedi:

»وَحَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَقَ وَالكَلْبِيُّ، زَادَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ فِي الحَدِيثِ، وَفِيهِ: وَقَالَ:اكْـتُـبُوا«...

“Muhammed İbn-u İshak ve el-Kilbî bana hadis olarak bildirdi ki bazıları hadiste bazılarından ziyadede bulundu. Dedi ki: ‘Yazın!..” Ancak katibin ismini zikretmedi. İbn-i Kesîr de rivayetinde şöyle dedi:

»قَالَ ابْنُ إِسْحَقَ قَالَ الزُّهْرِيُّ ... ثُمَّ دَعَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبَ رضي الله عنه فَقَالَ:اكْتُبْ«...

“İbn-u İshak dedi ki ez-Zuhrî dedi ki… Sonra Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Ali İbn-u Ebî Talib [RadiyAllahu Anh]’i çağırdı ve dedi ki: ‘Yaz!..” Ebû Ubeyde’nin, el-Emvâl’de İbn-u Abbas’tan rivayetinde şöyle geçti:

«...فَقَالَ لِعَلِيٍّ: أُكْـتُبْ يَا عَلِيُّ...»

“…Ali’ye dedi ki: ‘Yaz, yâ Ali!’…” Yine el-Hakim’in İbn-u Abbas’tan yaptığı, ez- Zehebî’nin sahihleyip muvafakat verdiği rivayetinde de şöyle geçti:

«... اُكْـتُبْ يَا عَلِيُّ...»

“…’Yaz, yâ Ali!’…” Bu anlaşmanın metni meşhurdur ve burada zikretmeye lüzum yoktur.

c- Ordu veya asker hakkında yazışmalardan örnekler:

Ebî Bekir’in Hâlid’e Şam’a sefer düzenlemesini emrettiği mektubu: Ebû Yusuf, Kitâb-ul Harâc’da şöyle dedi:

»وكان خالد أراد أن يتخذ الحيرة داراً يقيم بها، فأتاه كتاب أبي بكر يأمره بالمسير إلى الشام مدداً لأبي عبيدة والمسلمين ... «

“Hâlid, el-Hîra’yı yerleşmek istediği bir mekan (karargah) edinmek istediği bir sırada kendisine Ebû Bekir’in mektubu ulaştı ki kendisine Ebî Ubeyde ile Müslümanlara destek olmak üzere Şam’a sefer düzenlemesini emrediyordu…”

d- Devletin ordu dışındaki cihazları hakkındaki bu tür mesajlaşmalardan ve yazışmalardan örnekler:

Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Muaz’a öşür hakkındaki mektubu: Yahya İbn-u Adem, Kitâb-ul Harâc’da el- Hasen’den şöyle dediğini rivayet etti:

»كَتَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وآله وسلم إِلَى مُعَاذٍ بِالْيَمَنِ: فِيمَا سَقَتِ السَّمَاءُ أَوْ سُقِيَ غَيْلاً العُشْرُ، وَمَا سُقِيَ بِالغَرْبِ فَنِصْفُ العُشْرِ«

“Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Yemen’deki Muaz’a şöyle yazdı: “Yağmur veya akarsu ile sulanan (tarlalardan) bir öşür, kırba ile sulanan (tarlalardan) yarım öşür alınır.” eş-Şi’bî’den de bir benzeri rivayet edildi. İbn-u Ebî Şeybe ise bu hadisi el-Musannef adlı eserinde el- Hakem’den rivayet etti. Hakeza halifenin yazışmalarında ihtiyaç duyduğu miktarda katipler tayin etme hakkı vardır. Hatta tayin edilmedikleri takdirde vacibin ifasının tamamlanamaması halinde de vacip haddine kadar varır. Nitekim sîret sahipleri, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in yaklaşık yirmi (20) katibi bulunduğunu zikrederler.