Yazdır
Kategori: Hazine ve Medya Idari sistemi

 Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 97: Maslahatlar, daireler ve idareler bölümlerinin idare etme siyaseti; nizamda basitlik, işlerin infazında çabukluk ve idarecilerde kifayet bulunması üzerine kuruludur.

Bu, bir maslahatın (gerekli işin) halledilmesinin vakıasından alınmıştır. Zira maslahat sahibi (gerekli işi olan kimse) ancak onu çabucak halletmeyi ve en mükemmel bir şekilde halletmeyi arzular. Nitekim Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmaktadır:

»إِنَّ اللَّهَ كَتَبَ الإِحْسَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ، فَإِذَا قَتَلْـتُمْ فَأَحْسِنُوا الْقِتْلَةَ، وَإِذَا ذَبَحْـتُمْ فَأَحْسِنُوا الذَّبْحَ«

Şüphesiz ki Allah, her şeyde ihsanı (mükemmel ve güzelce yapılmasını) yazdı. O halde öldürdüğünüz zaman ihsan ile öldürün ve (bir hayvanı) boğazladığınızda, ihsan ile boğazlayın!

[Müslim, Şeddâd İbn-u Evs kanalıyla rivayet etti] Dolayısıyla işlerin halledilmesinde ihsan (mükemmellik) şeriatın emridir. Maslahatların halledilmesinde bu ihsana ulaşmak için idarede şu üç niteliğin bulunması kaçınılmazdır: Birincisi: Nizamda (düzenlemede) basitliktir. Çünkü bu, kolaylığa ve sadeliğe götürür. Karmaşıklık ise zorluk çıkarır. İkincisi: Muamelelerin (işlemlerin) halledilmesinde çabukluktur. Çünkü bu, maslahat sahibi üzerinde hafifliğe, rahatlığa götürür. Üçüncüsü: İşin başına getirilenlerdeki kudret ve kifayettir. Bizatihi işin performansı bunu gerektirdiği gibi işin ihsan ile (mükemmel bir şekilde) yapılması da bunu gerektirir.

Bu üç niteliğe dair varit olan deliller şunlardır:

- Ebî Musa muttefekun aleyh ve lafzı el-Buhari’ye ait olan hadisinde Saîd İbn-u Ebî Burde’den o da babasından o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], onu ve Muaz İbn-u Cebel’i gönderdiğinde o ikisine şöyle dedi:

»يَسِّرَا وَلا تُعَسِّرَا، وَبَشِّرَا وَلا تُنَفِّرَا، وَتَطَاوَعَا«...

“Kolaylaştırın zorlaştırmayın! Müjdeleyin nefret ettirmeyin! (Hükümde) ihtilaf etmeyin!” - Enes, muttefekun aleyh olup lafzı el-Buhari ve Müslim’e ait olan hadisinde Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

»يَسِّرُوا وَلا تُعَسِّرُوا، وَسَكِّنُوا وَلا تُنَفِّرُوا«

”Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Teskin edin, nefret ettirmeyin.”

- Amr İbn-u Murre, el-Hakim’de geçen ve ez-Zehebî’nin sahihleyip muvafakat ettiği hadisinde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’i şöyle derken işittiğini rivayet etmiştir:

»مَنْ أَغْلَقَ بَابَهُ دُونَ ذَوِي الْحَاجَةِ وَالخِلَّةِ وَالْمَسْكَنَةِ، أَغْلَقَ اللَّهُ بَابَ السَّمَاءِ دُونَ خِلَّتِهِ وَحَاجَتِهِ وَفَقْرِهِ وَمَسْكَنَتِهِ«

“Her kim muhtaç, yoksul ve fakir (insanlara) kapısını kapatırsa Allah da semanın kapılarını onun ihtiyacına, fakirliğine ve yoksulluğuna kapatır.” - Ebî Meryem el-Ezdî, el-Hakim’de geçen ve ez-Zehebî’nin sahihleyip muvafakat ettiği hadisinde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’i şöyle derken işittiğini rivayet etmiştir:

»مَنْ وَلِيَ مِنْ أَمْرِ الْمُسْلِمِينَ شَيْئاً فَاحْـتَجَبَ دُونَ خِلَّتِهِمْ وَحَاجَتِهِمْ وَفَقْرِهِمْ وَفَاقَتِهِمْ، احْـتَجَبَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ يَوْمَ القِيَامَةِ دَونَ خِلَّتِهِ وَفَاقَتِهِ وَحَاجَتِهِ وَفَقْرِهِ«

“Her kim Müslümanların işlerinden bir işi üstlenir sonra da onların ihtiyaçlarının, hacetlerinin, fakirliklerinin ve yoksulluklarının (giderilmesine) engel olursa Allah Azze ve Celle de kıyamet gününde onun ihtiyacının, yoksulluğunun, ihtiyacının ve fakirliğinin (giderilmesine) engel olur.” el- Hakim, el-Mustedrak Alâ’s Sahiheyn’de bunun el-Buhari ve Muslim’in tahric etmedikleri isnadı ve Şami isnadının sahih bir hadis olduğunu söyledi.

- Muaz, Ahmed’de geçen ez-Zeyn’in sahihlediği hadisinde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

»مَنْ وَلِيَ مِنْ أَمْرِ النَّاسِ شَيْئًا فَاحْتَجَبَ عَنْ أُولِي الضَّعَفَةِ وَالْحَاجَةِ، احْـتَجَبَ اللَّهُ عَـنْهُيَوْمَ الْقِيَامَةِ«

“Her kim Müslümanların işlerinden bir işi üstlenir sonra da zayıf ve ihtiyaç sahibine engel olursa Allah da kıyamet gününde ona engel olur.

- Taberani, haklarında ihtilaf ettiği bir kısmı dışında ravileri sika olan bir isnat ile Ebî Hurayra’dan Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

»إِيَّاكُمْ وَالإِقْرَادُ. قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الإِقْرَادُ؟ قَالَ: يَكُونُ أَحَدُكُمْ أَمِيراً أَوْ عَامِلاً فَتَأْتِيهِ الأَرْمَلَةُ وَالمِسْكِينُ فَـيُقَالُ لَهُ: انْتَظِرْ حَتَّى يُنْظُرَ فِي حَاجَتِكَ، فَـيُتْرَكُونَ مُقْرَدِينَ لاَ تُقْضَى لَهُمْ حَاجَةٌ وَلاَ يُؤْمَرُونَ فَيَـنْصِرِفُونَ، وَيَأْتِي الرَّجُلُ الغَنِيُّ الشَّرِيفُ فَـيُقْعِدُهُ إِلَى جَانِبِهِ ثُمَّ يَقُولُ: مَا حَاجَتُكَ؟ فَيَقُولُ: كَذَا وَكَذَا. فَيَقُولُ: اقْضُوا حَاجَتَهُ وَعَجِّلُوا بِهَا«

“Sakın ha el-ikrâdlardan olmayınız! Dediler ki: Ey Allah’ın Resulü el-ikrâd nedir? Dedi ki: Sizden birinizin emîr veya âmil olması, sonra ona bir dul ve bir miskin geldiğinde ona: “İhtiyacın giderilinceye kadar bekle denilerek ihtiyaçları giderilmeden terk edildikleri halde hiçbir talepte bulunmadan dönüp gitmeleridir. Soylu zengin bir adam geldiğinde ise onu yanına oturtarak sonra şöyle der: Senin ne ihtiyacın var? O da der ki: Benim ihtiyacın şunlar şunlardı. O da derki: Onun ihtiyacını acilen yerine getiriniz.”

- İbn-u Şubbe tarihinde İbn-u Şûzeb’den Ömer [RadiyAllahu Anh]’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"أيها الناس لا تؤخروا عمل اليوم لغد، فإنكم إن فعلتم ذلك تداركت عليكم الأعمال فلم تدروا بأيها تبدأون ما ضيعتم"

“Ey İnsanlar! Bugünün işini yarına ertelemeyin. Şayet böyle yaparsanız işler başınıza birikir de ihmal ettiğiniz şeylerin hangisinden başlayacağınızı bilemezsiniz.”

- eş-Şâfi, el-Umm’da rivayet etti ve şöyle dedi:

"أنبأنا غير واحد من أهل العلم أنه لما قدم على عمر بن الخطاب ما أصيب من العراق، قال له صاحب بيت المال: أنا أدخله بيت المال. قال: لا ورب الكعبة لا يؤوى تحت سقف بيت حتى أقسمه"

“İlim ehlinden bir çoğu bize şöyle haber verdi: “Irak’ta toplananlar Ömer İbn-ul Hattab’a getirilince, Beyt-ul Mâl’ın sorumlusu ona dedi ki: “Ben onu Beyt-ul Mâl’a koyarım.” Dedi ki: “Hayır! Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki onu dağıtmadıkça beytin çatısı altında kalmayacaktır.” - Ahmed ez-Zühd’de, İbn-u AbdulBerr el-İstiyab’da ve İbn-u Ebî Âsım ez-Zühd’de Mücemma’dan şöyle rivayet etmişlerdir:

 ]أن علياً رضي الله عنه كان يأمر ببيت المال فيكنس ثم ينضح ثم يصلي فيه رجاء أن يشهد له يوم القيامة أنه لم يحبس فيه المال عن المسلمين.[

“Ali [RadiyAllahu Anh] Beyt-il Mâl’a emir olduğunda onu süpürür sonra su serper sonra da kıyamet gününde oradaki hiçbir malı Müslümanlardan esirgemediğine dair kendisine şahitlik yapacağını umarak orada salah kılardı.”

- Ahmed, hasen isnad ile Huzeyfe’den Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediğini rivayet etti:

»إِنَّ قَـوْمـاً كَانُـوا أَهْلَ ضَعْفٍ وَمَسْكَنَةٍ قَاتَلَهُمْ أَهْلُ تَجَـبُّرٍ وَعَدَدٍ، فَأَظْهَرَ اللَّهُ أَهْلَ الضَّعْفِ عَلَيْهِمْ، فَعَمَدُوا إِلَى عَدُوِّهِمْ فَاسْتَعْمَلُوهُمْ وَسَلَّطُوهُمْ، فَأَسْخَطُوا اللَّهَ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ«

“Bir topluluk vardır ki zayıf ve güçsüzdür. Güçlü ve sayıca (çok) bir topluluk onlarla savaşır. Allah, zayıf olan topluluğu onlara galip kılar. Bunun üzerine onlar düşmanlarına karşı haddi aşarak (kendilerine yakışmayacak şekilde) muamele ederler ve onlara musallat olurlar. Böylece Allah, onlara kendisiyle kavuşacakları güne kadar öfkelenir.”

- Müslim, Ebî Musa [RadiyAllahu Anh]’dan Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediğini rivayet etti:

»إِنَّا وَاللَّهِ، لاَ نُوَلِّي عَلَى هَذَا الْعَمَلِ أَحَدًا سَأَلَهُ، وَلاَ أَحَدًا حَرَصَ عَلَيْهِ«

“Vallahi biz, bu işe ne onu isteyen ne de ona hırs gösteren bir kimseyi görevlendirmeyiz.” - el-Beyhaki, eş-Şa’b’da Ömer’den şöyle dediğini rivayet etti:

"لا يقضي بين الناس إلا حصيف العـقـل أريب العقدة لا يطلع منه على عورة ولا يحنق على جرة ولا تأخذه في الله لومـة لائـم"

“Hiçbir sorunu gözünden kaçırmayan, öfkelenmeyen ve Allah için hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen sorunu çözmede mahir, aklı selim bir kimseden başkası insanlar arasında hüküm vermesin.”

- el-Hakim, el-Mustedrak’da ez-Zehebi’nin sahihleyip muvafakat ettiği Zeyd İbn-u Eslem’den o babasından o da Ömer [RadiyAllahu Anh]’dan onun arkadaşlarına şöyle dediğini rivayet etti:

"تمنوا فقال بعضهم: أتمنى لو أن هذه الدار مملوءة ذهبا أنفقه في سـبـيل الله وأتصـدق وقـال رجل: أتمنى لو أنها مملوءة زبرجدا وجوهرا فأنفقه في سبيل الله وأتصدق ثم قال عمر تمنوا فقالوا: ما ندري يا أمير المؤمنين فقال عمر: "أتمنى لو أنها مملوءة رجالا مثل أبي عبيدة بن الجراح ومعاذ بن جبل وسالم مولى أبي حذيفة وحذيفة بن اليمان"

“Temenni edin. Bazıları dedi ki: “İsterdik ki şu ev altınla dolu olsaydı da Allah yolunda infak ve tasadduk etseydik.” Bir adam dedi ki: “İsterdim ki zebercet (krizalit) ve mücevherlerle dolu olsaydı da Allah yolunda infak ve tasadduk etseydim.” Sonra Ömer dedi ki: “Temenni edin.” Dediler ki: “(Ne temenni edeceğimizi) bilmiyoruz ey Emîrul Müminin!” Ömer dedi ki: “İsterdim ki Ebî Ubeyde İbn-u’l Cerrâh, Muaz İbn-u Cebel, Ebî Huzeyfa’nın mevlası Sâlim ve Huzeyfe İbn-u’l Yemân gibi adamlarla dolu olsun.”