Yazdır
Kategori: Güvenlik, Hâriciyei, Sanayi

Hilafet Devleti, Anayasa, Madde 74: Sanayi Dairesi; ister motor ve makine sanayileri, araç gövdeleri sanayi, madde sanayi ve elektronik sanayi gibi ağır sanayi ile ilgili olsun ister hafif sanayi ile ilgili olsun isterse gerek kamu mülkiyeti gerek ferdi mülkiyet kapsamına girip harp sanayisi ile alakalı fabrikalar olsun sanayi hakkındaki bütün işleri yürüten dairedir. Tüm fabrika çeşitleri, harp siyaseti esası üzerine kurulmalıdır.

 Sanayi Dairesi; ister motor ve makine sanayileri, araç gövde sanayileri, (ham) madde sanayileri, elektronik sanayileri gibi ağır sanayi olsun ister hafif sanayi olsun ister gerek genel mülkiyet kapsamına giren fabrika türünden, gerekse özel mülkiyet kapsamına giren fabrika türünden harp sanayileri ile alakası bulunan fabrikalar olsun isterse harbiye siyaseti esası üzere kurulması gereken türleri ile fabrikalar olsun sanayi ile alakalı bütün işleri üstlenen dairedir. Zira cihat ve kıtal, orduya ihtiyaç duyar. Ordunun savaşabilmesi için silahının bulunması kaçınılmazdır. Ordunun eksiksiz bir şekilde en üst düzeyde silaha sahip olabilmesi için devletin sanayisinin bilhassa cihat ile olan güçlü alakasından ötürü harp sanayisinin olması kaçınılmazdır.

 Devletin, tüm dış etkilerden uzak olarak kendi işinin dizginlerini elinde tutabilmesi için, kendi silahının sanayisini kurması ve bizatihi geliştirmesi kaçınılmazdır ki kendi kendisinin efendisi olarak kalmaya, en modern ve en güçlü silahların maliki olmaya devam etsin ve silahlar ne kadar gelişirse gelişsin veya ne kadar ilerlerse ilerlesin, kendisine zahir olan açık düşmanlarının tümünü ve muhtemel düşmanlarının tümünü korkutabilmek için ihtiyaç duyduğu bütün silahlar daima kendi tasarrufu altında bulunsun. Aynen Allah [Subhânehu ve Te'alâ]’nın buyurduğu gibi:

}وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآَخَرِينَ مِنْ دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللَّهُ يَعْلَمُهُمْ{

“Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvetten ve (cihat için beslenen) savaş atlarından hazırlayın ki hem Allah’ın düşmanlarını hem kendi düşmanlarınızı hem de onlardan başka sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği diğerlerini korkutasınız.” [el-Enfâl 60] İşte böylelikle devlet, kendi iradesinin maliki olur, ihtiyaç duyduğu silahları üretir ve geliştirir. Bu geliştirmeyi de imkanlar dahilinde, sürekli en üstün ve en güçlü silahlara sahip olabilecek şekilde sürdürür ki tüm görünür ve muhtemel düşmanlarını bilfiil korkutmaya güç yetirebilsin. Bu nedenle devletin kendi silahının sanayisini bizzat kurması vaciptir. Diğer devletlerden satın almaya bağımlı olması kesinlikle caiz değildir. Çünkü bu, diğer devletlerin devlete, iradesine, silahına, harbine ve kıtaline tahakküm etmelerine yol açar.

 Bugünün dünyasında açık ve somut bir gerçektir ki başka devletlere silah satan devletler, her silahı satmazlar. Bilhassa gelişmiş silahları, kullanım keyfiyetini içeren belirli koşullar olmadıkça hiç satmazlar. Keza talep eden devletin satın almak istediğini değil, kendi uygun gördükleri miktardan fazlasını da satmazlar. Bu da silah satan devletin, silah satın alan devlet üzerinde egemenlik ve nüfuz oluşturmasına kapı aralamaktadır ki bu, kendi iradesini onun üzerine dayatmasını mümkün kılmaktadır. Hele bir de silah satın alan devlet savaşta ise işte o zaman daha fazla silaha, daha fazla yedek parçaya ve daha fazla mühimmata muhtaç olur. Bu da onu, silah ihracatçısı devlete daha fazla bağımlı kılacak, dolayısıyla taleplerine daha büyük oranda boyun büktürecektir ki bu, ihracatçı devletin onun varlığı ve iradesi üzerindeki tahakkümünü hazır hale getirecektir. Hele bir de silaha, yedek parçaya, mühimmata şiddetle muhtaç olduğu savaş halinde ise kendisini, iradesini, savaşını ve varlığını, kendisine silah ihraç eden devlete ipotek etmiş, rehin vermiş olacaktır.

 İşte bütün bunlar nedeniyle, devletin kendi silahını, yedek parçasını ve harp araçlarından ihtiyaç duyduğu her şeyi bizzat üretmesi vaciptir. Devlet, ağır sanayi ile kuşanmadıkça ve harbiye ile gerek doğrudan bağlantılı gerekse dolaylı bağlantılı olsun ağır sanayiler üreten fabrikaları ilk ve öncelikli olarak kurmaya başlamadıkça muvaffak olamaz. Dolayısıyla nükleer silahların ve uzay araçlarının üretimine yönelik fabrikaların, tüm türleri ile roketlerin, uydu sistemlerinin, uçakların, tankların, topların, savaş gemilerinin, zırhlı araçların ve tüm türleri ile ağır ve hafif silahların üretimine yönelik fabrikaların, makinelerin, motorların, (ham)maddelerin ve elektronik sanayinin üretimine yönelik fabrikaların ve keza genel mülkiyet ile alakası olan fabrikaların ve harp sanayileri ile alakası olan hafif sanayi fabrikalarının elinde bulunması kaçınılmazdır. Tüm bunlar, Müslümanlara farz kılınmış hazırlık vacibinin gereklerindendir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

( وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ )

“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın!” [el-Enfâl 60]

İslami Devlet; İslami daveti, davet ve cihat metodu ile taşıyan devlet olduğuna göre, cihat ile kaim olmak için sürekli hazırlıklı bir devlet olacaktır. Bu ise -gerek ağır gerekse hafif olsun- harbiye siyaseti esası üzerine kurulu kendi sanayisinin bulunmasını gerektirir. Öyle ki bu fabrikaları harp sanayisine dönüştürme ihtiyacı duyduğu zaman, dilediği vakitte dönüştürebilmesi kolay olsun. Bundan ötürü Hilafet Devleti’ndeki tüm sanayilerin harbiye siyaseti esası üzerine kurulması gerekir. Yine ister ağır sanayi üretenler olsun isterse hafif sanayi üretenler olsun, tüm fabrikaların da bu siyaset esası üzerine kurulması gerekir ki devletin ihtiyaç duyduğu herhangi bir vakitte, üretimlerinin harbî (askerî) üretime dönüştürülmesi kolay olsun.