Yazdır
Kategori: Yargı

Hilafet Devleti, Anayasa,

Madde 82: Davaların çeşitlerine göre mahkemelerin dereceleri değişebilir. Belirli bir sınıra kadar bazı kâdıların belirli davalara tahsis edilmeleri mümkündür ve bunlardan ayrı olan davalar diğer mahkemelere verilir.

Bu maddenin delili şudur ki kadâ, halife tarafından verilen bir niyabettir ve aralarında herhangi bir fark olmaksızın tıpatıp vekalet gibidir. Çünkü bu da vekalettir ve vekaletin genel olması da caizdir özel olması da caizdir. Bunun için kâdının muayyen davalara tayin edilmesi ve diğer davalardan men edilmesi caizdir. Aynı mekanda olsalar bile diğer davalara ve (varsa) tayin edileceği davalara da başkasının tayin edilmesi caizdir. İşte buradan mahkemelerin derecelendirilmesi caizdir. Nitekim bu, ilk asırlardan beri Müslümanlar nezdinde mevcuttur. el- Maverdi, el-Ahkâm-us Sultaniye isimli kitabında şöyle demektedir:

"قال أبو عبد الله الزبيري: لم تزل الأمراء عندنا بالبصرة برهة من الدهر يستقضون قاضياً على المسجد الجامع يسمونه قاضي المسجد يحكم في مائتي درهم وعشرين ديناراً فما دونها. ويفرض النفقات، ولا يتعدى موضعه وما قدر له"

“Ebu Abdullah ez-Zubeyrî şöyle dedi: “el- Basra’da yanımızda bulunan emirler, bir süredir mescid-il câmîye bir kâdı görevlendirip onu “mescit kâdısı” olarak isimlendiriyorlardı. Onlar iki yüz (200) dirhem, yirmi (20) dinar ve daha aşağısına (davalara) hükmederler, nafakaları belirlerlerdi ve kendilerine verilen mevzuların ötesine geçmezlerdi.” Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] de hem -Amr-u İbnul Âs’a verdiği niyabette olduğu gibi- tek bir davadaki kadâ hakkında niyabet verdi hem de -Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın Ali İbn-u Ebi Talib [RadiyAllahu Anh]’e Yemen Kâdısı olarak verdiği niyabette olduğu gibi- vilayetlerden bir vilayette tüm davalardaki kadâ hakkında niyabet verdi. Bu da kadânın hem tahsis edilmesinin cevazına hem de umumileştirilmesinin cevazına delalet etmektedir.